10 Kasım 2010 Çarşamba

sus

yıllar önce kumral bir kadın vardı. bir de arkadaşı. arkadaşı esmer kadındı. kendini türkan şoray'a benzetirdi. esmerdi diye galiba, saçları uzun diye. komik gelmezdi o zamanlar. esmer kadın ciddiydi bir de, mantıklıydı. kumral kadınla esmer kadın birbirlerine benzemezlerdi. hem de hiç.

aynı okuldaydılar, aynı sırada oturdular. çok şey paylaştılar.

aynı şarkılarda ağladılar, aynı hayata güldüler, çok uzun vakitler sustular karşılıklı, koyu kahvelerle ısındılar, çok şaraplarla konuştular.

sonra kumral kadın aşık oldu, gitti esmer kadına anlattı, çok aşığım dedi, "bana kimse böyle bakmamıştı." esmer kadın o dudağını kıvıra kıvıra güldü, ama "çok sevindim" dedi, "umarım bu sefer her şey güzel olur"

olmadı.

sonra esmer kadın da o adama aşık oldu. ama söylemedi kadına. sonra esmer kadın adamla el ele kumral kadının yanına gitti. "ben" dedi, "seviyorum bu adamı."

kumral kadın "anladım" dedi, "anladım."

kumral kadın gitti.

kumral kadınla esmer kadın bir daha hiç konuşmadı. aradan yıllar geçti.

bir gece kumral kadın, ilk defa özledi esmer kadını. susası vardı. çok koyu kahve içip çok susası.

onca kötülüğe rağmen özlemesine mi şaşırdı, içinde hiç nefret kalmamasına mı bilemedi. karşılaşsalar konuşmazlardı biliyordu kumral kadın. çok uzun yıllar geçmişti, çok kötü söz söylenmişti arkasından. niye özlediğini de anlamadı. sustu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder